2021 yılında resmen uygulamaya konulan düşük faizli ekonomi modelinde başta ihracatçılar olmak üzere reel sektöre sağlanan finansman kaynaklarının üretime, yatırıma, ihracata ve istihdama yönlendirilmesi amaçlandı. Ancak hayaller/yaşamlar arasında niyet edilen ile gerçekleşen arasında bir nevi fark vardı. Bu farkı ortadan kaldırmak için süreklilik arz eden düzenlemeler her geçen gün değişirken, döviz kurundaki artış ve bunun piyasa dinamikleri içinde doğal olarak gerçekleşmemesi bir yandan sorunları tetikledi. Bu, kredileri tartışmalı hale getirdi. Geçtiğimiz günlerde bireysel kredilerde sınırlamalar görülürken, son veriler ticari kredilerdeki sıkıntıyı gözler önüne serdi.
Eylül 2021’de başlayan faiz indirimlerine geri dönüyoruz. Tüm aksaklıkları yaşadığımız dönemde indirilmeye başlayan faizler finansmana yani krediye dönüşecek ve esnafın cebine girecekti. halkı oradan alıp tüketime geri döndürecek, üreticilere yeniden tüketimden elde ettikleri kazanç ve ucuz finansman koşulları ile büyüme fırsatı sunacaktı. Bu kadar olmadı.
Seçimlerin de yaklaşıyor olması, su akışını artırması veya artırmak istemesi nedeniyle baraj duvarlarının suya yön vermesi için yükseltilmesini gerektiriyor. Ancak duvarlardaki çatlaklar sıvayı tutmaz. Yani kredi sorunu devam ediyor.
Kamu bankalarının harcamaları karşılığında firmalara belirlenen limitler dahilinde kredi verdiği ve maliyetlerinin yüzde 18,5-20 seviyesinde olduğu belirtilirken, özel bankalarda kredi maliyetinin yüzde 40-41 ve çekler seviyesinde olduğu belirtiliyor. 90 günü geçen vadeler kabul edilmemektedir.
Reeskont kredilerinde 2012 yılından bu yana en kötü dönemler Ocak ayında, 2015 yılından bu yana ise Şubat ayında yaşandı.
İş dünyasında seçime kadar sürecin devam edeceği söylenirken, seçimden sonra “kim kazanırsa kazansın” klişesinin ekonomide hemen devreye girmesi gereken konuların olduğu söyleniyor.
“Döviz talebini engellemek için TL verilmiyor.”
Sektörde ana gündemin “iş, finansman ve belirsizlik” olduğunu ve bu ortamda kapasite kullanımının yüzde 85’ten yüzde 75’e gerilediğini vurgulayarak, ihracatta geçen yıla göre en az yüzde 15 düşüş beklediklerini vurguladı. yıl.
Paranın faiz yerine finansmana veya yatırıma aktarılması amacıyla yapılan faiz indirimlerinin bankalardaki olaylar sonrası tekrar yükselen mevduat faizleriyle pek mümkün olmadığı görülürken.
Merkez bankası faiz indirimlerinin kredilere olan faizinin kaybolduğu bilinirken, tüm düzenleme ve önlemlere rağmen paranın maliyetinin düşmemesi dikkat çekiyor.